Giriş: Anksiyete, vücudun gerçek veya düşünsel bir tehlikenin karşısında oluşturduğu rahatsızlık hissiyle seyreden, hoş olmayan psikolojik ve fizyolojik bir yanıttır. Bilindiği üzere anksiyete insanın hayatını devam ettirmesi için gerekli bir duygudur. Bu konuda Psikolog Rollo May: “Anksiyete insan işleyişi için elzemdir. Anksiyete ile yüzleşmek bizi sıkılmaktan kurtarır, hislerimizi keskinleştirir ve insanlığın varlığını sürdürmesi için gerekli gerilimi oluşturur.” der. Buna rağmen bu yanıtın fazla aktif olması sonucunda anksiyete bozuklukları gelişmektedir. Akut anksiyete ve kaygı bozuklukları acil tıp kliniğinde pek sık karşılaşılan olgulardandır. Ancak bu olgulardan birçoğu anksiyete bozukluklarının bir taklididir. Anksiyete bozukluğu olduğu düşünülen hastaların yaklaşık %42’sinin altında başka bir organik sebep yattığı görülmüştür. Bu yüzden acil tıp doktorları, anksiyetik hastayı değerlendirirken titiz bir şekilde organik sebepleri araştırmalıdır. Epidemiyoloji:                     ABD’ de anksiyete bozuklukları 12 aylık prevalansı %18 iken, ömür boyu prevalansı %25 olarak görülür. Anksiyete bozukluğu olan hastalar acil tıp kliniğine ve ayaktan hasta kabulüne diğer psikiyatrik hastalara göre çok daha fazla başvuru yaparlar ve çok daha fazla maaliyete sebep olurlar. Anksiyete bozuklukları olan hastalar şehir acil tıp kliniğinde daha sık görülmekte, özellikle panik bozukluğu kadınlarda erkeklerden daha fazla gözlenmektedir. Bu şartlarda çocuklarda, adolesanlarda ve daha yaşlı yetişkinlerde en sık görülen psikiyatrik hastalıktır. Kronik hastalıkları olan ve hastaneye sık sık gelen hastaların daha yüksek oranlarda anksiyete bozukluğuna sahip olduğu görülmektedir. Anksiyete bozukluğu bir hastanın hayat kalitesini ve hastanın sağlığını bütünden çok fazla etkilemektedir. Anksiyete bozukluğu genelde; depresyon, duygu durum bozuklukları ve madde kötü kullanımı ile beraberlik göstermektedir. Hatta madde bağımlılığının gizlenmesine bile sebep olabilir. Patofizyoloji:                    Anksiyete bozuklukları birçok biyolojik, genetik ve çevresel etmenlerin birlikte sebep olduğu bir hastalık olarak nitelendirilebilir. Birçok bilimsel ve klinik çalışmalar yapılmasına rağmen hala anksiyete bozukluğunun kesin sebebini açıklayacak spesifik bir mekanizma veya model tanımlanamamıştır. Anksiyete bozukluğunun genetik epidemiyolojisi yapılan birçok çalışma ve meta analiz ile gösterilmiştir. Çoğu anksiyete bozukluğunun kayda değer derecede ailesel olarak yığılma göstermekte olduğu, ailesel geçişin ise %40’lara kadar çıktığı gözlenmektedir. Anksiyete, duygu, durum bozukluklarının patofizyolojisinin bütününde rol alan birçok nörotransmiter bulunmaktadır. Çoğu anksiyete bozukluklarında GABA (gama amino bütirik asit) ve seratonin reseptör duyarlılığında azalma ortak olarak saptanmıştır. Merkezi norepinefrin sisteminin fazla çalışması ve karbondioksite ve laktata oluşan yükselmiş duyarlılık panik atakta öne çıkan bulgulardandır. Glutamat tarafından arttırılmış eksitatör nörotransmiter cevabının ve kolesistokininin durumsal korkunun gelişmesinde katkısı olabileceği düşünülüyor. Süreğen araştırmalar dopamin ve kortikotropin salgılayıcı faktörlerin de anksiyete ve durum bozukluğuna sebep olabileceğini gösteriyor. Anksiyete gelişim sebebi olarak bir başka etken ise çevresel etmenlerdir. İstismar, boşanmış ebeveynlerin olması gibi stresli çocukluk deneyimleri de genel anksiyete ve panik bozukluklarının ortaya çıkmasına katkı sağlamaktadır. Kafein gibi sosyal olarak kabul edilmiş stimulantlar (taurine, ginseng vb.) ve bunun yanında keyif için madde kullanımı (kokain, metamfetamin, gama hidroksibütirat vb.) da anksiyete semptomlarını tetikleyebilir. Son olarak şiddete maruziyet, doğal afetler, kayıplar, terörizm ve diğer travmatik yaşanmışlıklar çok yüksek sayıda insanın hayatına etki ederek çok fazla sayıda insanın akut stres bozukluğu, depresyon, anksiyete bozukluğu ve post travmatik stres bozukluğu hastası olmasına sebep olmuştur. Semptom ve Bulgular:                     Anksiyete bozuklukları somatik ve kognitif birçok semptomla karşımıza çıkabilir. Bu semptomların çoğunu aşağıdaki tabloda görmekteyiz. Anksiyetenin fiziksel bulguları adrenalin salgılatan durumlarla çok benzerdir. Korku, heyecan, endişe duyduğumuz zamanlardaki gibi vücutta; göğüste ağrı, ağız kuruluğu, nefes darlığı, baş dönmesi, çarpıntı, taşikardi, takipne, terleme şeklinde kendini gösterir. Ancak hastada subakut veya kronik anksiyete bozukluğu mevcutsa hastada tükenmişlik, uyku bozuklukları, cinsel isteksizlik ve menstural aksamalar gözlenebilir. Anksiyete bozukluğunun psikolojik semptomları ise dikkat dağınıklığı, sık duygu değişimleri, uyumsuzluk, tekrarlayan veya takıntılı düşüncelerdir. Çocuklarda ise bu durum biraz daha farklı olabilmekte. Çocuklar korku ve endişelerini direkt gösteremeyebilir. Bunun yanında çocuklarda bu kendini sebebi bulunamayan, tanı ve tedavi alamayan baş ağrısı veya karın ağrısı olarak gösterir.  
Somatik Bulgular Kognitif Bulgular Fiziksel Göstergeler
Karın Ağrısı Hafıza Kaybı Atipik Afekt
Amenore veya Dismenore Endişe Hali Umursamazlık
Göğüs Ağrısı/Sıkışması Depersonalizasyon Fazla Terleme
Boğulma Hissi Derealizasyon Hiperkinezi
Ağız Kuruluğu Dikkat Dağınıklığı Hipervijilans
Dispne, Çarpıntı Duygusal Dengesizlik Baskılanmış Konuşma
Erektil Disfonksiyon Korku Hissi Tekrarlayan Hareketler
Tükenmişlik Tekrarlayan İmgeler Dinlenememe
Sık veya Sıvı Dışkılama Geçmişten Görüntüler Abartılmış Tepki
Sık İdrar Yapma İstenmeyen Düşünceler Vücutta Sertlik
Baş Ağrısı, His Kaybı İritabilite Taşikardi
Şişkinlik Hissi Hızlı, tekrarlayan düşünceler Takipne
Baş Dönmesi   Kontrolsüz Öfke Patlaması
Kasılmalar   Tremor
Bulantı    
Anksiyetik Hastada Organik Sebepler:                     Anksiyete bozukluklarının birçok çeşidi bulunmakta ve bu çeşitlerinin semptomları da birbirine çok benzer. Ancak unutulmamalıdır ki bu semptomların hepsi organik bir sebepten de olabilmektedir. Anksiyetik bir hastada bu primer psikiyatrik bir hastalık da olabilir; başka organik bir hastalığa sekonder olabilir veya başka bir hastalık anksiyete bozukluğunu taklit ediyor olabilir. Veya anksiyete atağı hastanın hastalığını maskeliyor olabilir. Acil tıp klinisyenlerinin en çok dikkat etmesi gereken durum bu: Altta yatan acil organik bir durumun olup olmadığını saptamak. Şimdi biraz bu organik sebepleri inceleyelim.  
Sistem veya Sebepler Hastalıklar
Kardiyak Angina pektoris, Aritmiler, Hipertansif acil veya ivediler, mitral kapak prolapsusu, MI, Takotsubo sendromu
Endokrin Addison Hastalığı, Karkinoid sendrom, Cushing Sendromu, DM, Paratiroid Hastalıkları, Feokromasitoma, Tiroid Hastalıkları, Postpartum Depresyon
Eksojen Kafein veya Uyarıcı Madde, Takviye Gıda Kullanımı, Bitkisel İlaç Kullanımı, Akut İntoksikasyon (Alkol, Amil Nitrat, Kokain gibi), Monosodyum Glutamat, Tiramin İçeren Yiyeceklerle (Ağır Mayalanmış Peynirler ve Isıl İşlem Görmüş Kuru Etler) MAO İnhibitörlerinin Birlikte Alınması, Çekilme Sendromları (Alkol, Benzodiazepinler, Eroin, Sedatif İlaçlar)
GIS Dispepsi, GÖR, Irritabl Bağırsak Sendromu, Karaciğer Yetmezliği
İmmünolojik Alerjik Reaksiyon ve Mastositoz
Enfeksiyöz Akut veya İlerleyici Enfeksiyon, HIV, Nörosifiliz
Medikal Amfetamin/Dextroamfetamin (Adderal), Albuterol, Antikolinerjikler, Dijital, Distonik reaksiyon, Erektil Disfonksiyon İlaçları, Östrojen, Histamin 1 ve 2 İnhibitörleri, SSRI, Serotonin Sendromu, Teofilin
Metabolik Elektrolit Dengesizlikleri (Ca, Glukoz, Mg, P, K, Na, Üre), Beslenme Eksikliği (Vitamin Eksiklikleri B12 veya Folat Gibi), Porfiria, Wilson Hastalığı
Nörolojik Beyin Tümörleri, SVO, Dejeneratif Hastalıklar (Huntington, MS, MG), Deliryum, Demans, Ensefalopati, Menenjit, Epileptik Hastalıklar
Psikiyatrik Konversiyon Hastalıklar, Depresyon, İnsomnia veya Uyku Bozuklukları, Mani, Psikoz, Şizofreni, Stres Bozuklukları veya Stres Faktörleri (Maddi, Manevi, Kayıp, Travma, İhmal, Taciz vb.)
Pulmoner Astım, KOAH, Pulmoner Emboli, Üst Solunum yolu Enfeksiyonu, Spontan Pnömotoraks
  Bu kadar fazla organik sebep olmasına karşın çoğunu iyi alınmış bir anemnezle ve detaylı bir muayene ile dışlayabiliriz. Ancak angina, MI, pulmoner emboli, epileptik nöbetler, metabolik bozukluklar, SVO, karaciğer ve böbrek fonksiyonları bozukluğu, elektrolit dengesizlikleri, ilaç intoksikasyonları gibi akut ve hayatı tehdit edebilecek durumlar bir acil tıp klinisyeninin özellikle incelemesi, dikkat etmesi gereken, akla geldiği an ileri ve detaylı incelemelerin yapılması gerektiği rahatsızlıklardır. Yapılan çalışmalarda anksiyete semptomları ile başvuran hastaların %40’ında koroner arter hastalığı tespit edilmiş. Ancak bu tarz hayatı tehdit eden durumlar dışlandığında bizim aklımıza primer anksiyete bozukluğu gelmelidir. Örneğin MI ve angina pektoris anksiyete bozuklukları ile çok benzer semptomlar gösterdiği için bu tarz hastalarda MI ön görülüp EKG, gerekirse kardiyak enzimlere de bakılmalıdır. Özellikle şu durumlarda organik altta yatan bir sebep araştırılmalı:
  • 35 yaşın üstünde anksiyete semptomları gösteren hasta
  • Anksiyete bozukluğu açısından zayıf aile öyküsü varsa
  • Çocukluğunda kesin anksiyete, fobi veya ayrılık anksiyete hikayesi yoksa
  • Kaçınma davranışı yokluğu
  • Anksiyete semptomlarını ortaya çıkaracak veya artıracak belirli bir yaşanmış olay olmaması
  • Anksiyete ilaçlarına verilen cevabın zayıf olması
Anksiyete Bozuklukları Alt Tipleri:                     Anksiyete bozuklukları kendi içerisinde ortaya çıkma şekillerine veya alttaki sebebe göre alt tiplere ayrılır. Bu alt tiplerden en sık Panik Bozukluğu ve Yaygın Anksiyete Bozukluğu ile acil tıp kliniğine başvurmaktadır. Şimdi bu alt tiplerin ne olduklarını ve farklarını inceleyelim. Panik Atak: 1Temel özelliği, aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir. Hastalarımızın çoğu zaman “kriz” adını verdiği bu nöbetlere biz panik atağı diyoruz. Panik Atağı, birdenbire başlar, giderek şiddetlenir ve 10 dakika içinde şiddeti en yoğun düzeye çıkar; çoğu zaman 10-30 dakika (seyrek olarak da 1 saate kadar) devam ettikten sonra kendiliğinden geçer. PANİK ATAĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
  • Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma,
  • Çarpıntı, kalbin kuvvetli ya da hızlı vurması
  • Terleme,
  •  Nefes darlığı ya da boğulur gibi olma,
  • Soluğun kesilmesi
  •  Baş dönmesi, sersemlik, düşecek ya da        bayılacak gibi olma
  • Uyuşma ya da karıncalanma
  • Üşüme, ürperme ya da ateş basması,
  • Bulantı ya da karın ağrısı
  • Titreme ya da sarsılma
  • Kendini ya da çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme
  • Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma korkusu
  • Ölüm korkusu
Bir Panik Atağında bu belirtilerden en az 4 ya da daha fazlası bulunur. Dörtten daha az belirtinin görüldüğü ataklara ise Kısıtlı Panik Atağı adı verilir. 1Bu panik atak başlığı Türkiye Psikiyatri Derneği Anksiyete Bozuklukları Bilimsel Çalışma Biriminden Alıntılanmıştır. https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/25/yaygin-anksiyete-bozuklugu   2Yaygın Anksiyete Bozukluğu: En az 6 ay boyunca devam eden kalıcı ve aşırı anksiyete ve endişe içerisinde olma durumudur. Agorafobi: Panik atak geçirdiğinde veya panik semptomları oluştuğunda; çıkmasının zor olacağı, utanç kaynağı olacağı veya kimsenin ona yardım edemeyeceğini düşündüğü ortamlarda veya durumlarda anksiyetik hissetme ya da bu tarz durumlardan kaçınma halidir. Ör: Kalabalık ortamda bulunma, otobüse binme, sırada bekleme, tek başına evin dışında olma… Agorafobi Eşlik Etmeyen Panik Bozukluğu: O anda bulunan herhangi bir kaygı dolayısıyla tekrarlayıcı, beklenmedik panik ataklarla karakterize panik bozukluğudur. Agorafobi Eşlik Eden Panik Bozukluğu: Beklenmedik, tekrarlayıcı panik ataklara eşlik eden agorafobi bulunma durumudur. Panik Bozukluğu Öyküsü Olmayan Agorafobi: Daha önceden hiçbir panik atak geçmişi olmama ancak agorafobi ve panik semptomları gösterme durumudur. Özgül Fobi: Belirli bir korku, nesne veya durumla tetiklenebilen şiddetli anksiyete semptomları ile seyreden ve genelde kaçınma davranışının eşlik ettiği durumdur. Ör: Köpek fobisi, örümcek fobisi, yükseklik fobisi… Sosyal Fobi: Genellikle sosyal veya performans sergilenen bir durum karşısında ortaya çıkan şiddetli anksiyete semptomlarının görüldüğü ve genelde kaçınma davranışının eşlik ettiği urumdur. Ör: Kalabalık önünde sunum yaparken anksiyete bozukluğu semptomları göstermek Obsesif-Kompulsif Davranış Bozukluğu: Obsesyonların (belirli bir sebepten ötürü ortaya çıkan anksiyete) ve Kompulsiyonlarla (anksiyeteyi yatıştırmaya yönelik) seyreden durumdur. Ör: Kapıyı kilitledim mi diye defalarca tekrar kontrol etme, şiddetli biçimde simetri ve temizlik takıntılısı olma… Posttravmatik Stres Bozukluğu: Katastrofik travma ile ilişkili olan uyaranlara karşı verilen o anı tekrar yaşıyormuş gibi anksiyete yaşama ve bu uyaranlardan kaçınma durumudur. Ör: Travma esnasında aldığı kokuyu sonradan aldığında tekrar o anı yaşıyormuş gibi hissetmek Akut Stres Bozukluğu: Posttravmatik stres bozukluğuna benzer şekilde ancak travmadan hemen sonra gösterilen semptomlarla görülen durumdur. Tıbbi Durum Sonucu Görülen Anksiyete Bozukluğu: Anksiyete semptomlarının altta yatan genel tıbbi durumun psikiyatrik bir sonucu olarak görülmesidir. Madde Kullanımına Bağlı Anksiyete Bozukluğu: Anksiyete semptomlarının sorumlusu olarak madde bağımlılığının, tıbbi ilaçlarının veya toksinlerin görüldüğü durumdur. Net Sınıflandırılmamış Anksiyete Bozukluğu: Fobik veya anksiyete kriterlerine tamamıyla uymayan veya herhangi bir spesifik anksiyete bozukluğu başlığına alınamayan anksiyete bozuklukları olarak görülen durumdur.   2American Psychiatric Association, Diagnostic and statistical manual of mental disorders. 4th ed, text rev. Washingtıon, DC: American Psychiatric Association: 2000. pp. 429-30. Bilgilerinden Türkçeleştirilmiştir.     Acil Tıp Kliniğinde Anksiyete Bozukluklarına Yaklaşım:                   Daha önceden de bahsettiğimiz gibi hastaya yaklaşım öncelikli olarak organik sebeplerin dışlanmasına yönelik alınan detaylı bir anemnezle, anemnezi destekleyecek detaylı fizik muayeneyle ve gerektiği durumlarda ileri tetkiklerle ve görüntülemelerle ilerlemelidir. Ancak bu aşamalardan sonra hastanın primer anksiyete bozukluğu olduğunu düşünüyorsak o zaman anksiyete bozukluğu tedavisine başlanmalıdır. Non-Farmakolojik Yaklaşım: Anksiyetik hastaya ilk yaklaşım farmakolojik tedaviden önce hastayı ayrı, sakin, özel bir odaya alıp hastayı yumuşak bir ses tonuyla sakinleştirmeyi denemek olmalıdır. Nu sırada hastanın rahatlamasına yardımcı olacak sevdiği, tanıdığı, destekleyici yakınlarından da yardım alınabilir. Hasta biraz sakinleştikten sonra acil tıp klinisyeni hastaya açık uçlu sorular sorup hastayı dikkatli bir şekilde dinleyerek hastanın güvenini kazanıp bir yandan da hastadan anemnezini almalıdır. Alkol veya madde kullanımı ile ilgili sorular hastayla bağ tamamen kurulduktan sonra, hasta hekimine tamamen güvenince sorulmalıdır. Böylelikle hastanın yalan söyleme, sır saklama olasılığı daha az olacaktır. Bunun sonucunda da hastanın anksiyetesinin altında madde, alkol kullanımı veya çekilme sendromu olup olmadığını anlayabiliriz. Bunun dışında bazı hastaların sadece sakince konuşup, dinlendikten sonra bile rahatladığı görülmüştür. Eğer hastanın anksiyetesi spontane bir şekilde ortaya çıkıyorsa, öngörülemiyorsa, endojen sebep akla gelmelidir. Bu tarz hastalar tanı ve tedavi aşamaları için psikiyatristlere yönlendirilmelidir. Ancak hastanın anksiyetesi dışarıdan gelen bir olaya veya duruma göre gelişiyorsa eksojen sebepler düşünülerek hastanın duygu ve düşüncelerini ruh sağlığı çalışanı ile paylaşması için hastayı cesaretlendirmek en doğrusu olur. Çünkü hastanın çekinceleri ve korkularıyla ilgili konuşmak, hastanın kaygı ve kontrol yönetimini kazanması açısından çok önemlidir. Bunun yanında hastanın ailesinin, arkadaşlarının ve sosyal çevresinin de hastayı desteklemesi konusunda hasta yakınlarının bilgilendirilmesi gerekmektedir. Farmakolojik Yaklaşım: Benzodiazepinler: Medikal tedavide birinci basamakta ilk kullanılması önerilen ilaç grubudur. Eğer hastanın semptomları çok şiddetli değilse oral yolla verilebilir. Ancak ciddi semptom gösteren hastalarda IV lorazepam, diazepam ve midazolam düşünülmelidir. Lorazepam 0,5 mg dozunda verilebilirken, diazepam ve midazolam 1-2 mg’a kadar verilebilmektedir. Daha hafif ve daha az acil durumlarda ise 0,25-0,5 mg doz aralıklarında klonazepam veya alprazolam düşünülebilir. Diğer Tedavi Seçenekleri: Buspiron, MAO inhibitörleri, SSRI ve son olarak kognitif davranış terapisi psikiyatristler tarafından uygulanan anksiyete bozukluğu tedavi seçenekleridir. Ne Zaman Uzmana Danışmalıyız?                   Çoğu anksiyetik hasta gerekli ekartasyon işlemleri, tedavi uygulamalarından sonra güvenle eve yollanmaktadır. Ancak eğer hastanın; suisidal veya homosidal düşüncesi varsa, eşlik eden şiddetli depresyonu varsa, kendisiyle ilgilenemeyecek durumdaysa veya takibi mümkün değilse konsültasyona başvurulmalıdır. Eğer psikiyatri servisine yatış gerekmiyorsa hastayı taburcu ederken de hastanın en yakın zamanda psikiyatri polikliniğine başvurması ve takip edilmesi gerektiğini vurgulayarak hastayı taburcu etmemiz gerekmektedir.   Olgu Sunumu: 28 yaşında erkek hasta son 6 aydır anksiyete şikayetleri olduğu için hastaneye başvurur. Bu zaman zarfında hem gece hem de gündüz durmaksızın kendisi her saat anksiyöz hissettiğini söyler. Hasta daha önce kendisini hiçbir zaman anksiyöz veya endişeli olarak değerlendirmediğini belirtir. Kendisini tam olarak neyin endişelendirdiğini bilmediğini söylemektedir. Kendini uyanık hissetmesine rağmen, konsantrasyonunun çok bozuk olduğunu ve bunun sonucunda iş yerinde dikkat dağınıklığı nedeniyle birçok defa azarlandığını ifade etmektedir. Eskiye oranla daha kolay öfkelenmektedir. Hasta egzersiz yapmadığı halde “kalbinin göğüs kafesinin içinde hızla attığını” hissettiğini belirtir. İştahının artmış olduğunu ve her zamankinden daha fazla yemek yediği halde son 3 ay içinde birkaç kilo kaybetmiş. Herhangi bir mental veya fiziksel problemi olmadığını düşünmektedir, hali hazırda herhangi bir ilaç kullanmadığını söylemektedir ve daha önce hiç psikiyatriste gitmemiş. Sadece hafta sonları alkol aldığını belirtmiş. Hastanın her iki elinde de belirgin tremor gözlenmiş. Bir miktar distraktibilitesi gözlenmiş. Hastanın göz kontağının iyi olduğu ancak bazen hastanın muayene eden kişiye gözlerini diktiği gözlenmiş. Konuşmasının hızlı olduğu ancak bozuk olmadığı, duygudurumunun ise anksiyöz olduğu ve duygulanımının uyumlu ve tam olduğu bulunmuştur. Hasta kendisinde psikotik belirtilerin, suisid ve homosid fikirlerin bulunmadığını söylemektedir. Bu hastaya yaklaşım: Bu hastayı yaygın anksiyete bozukluğu mu yoksa organik bir bozukluk mu ayırt etmek için ek tetkik kullanmak gerekecektir. Öncelikli olarak bu hastada genel anksiyetik bir bozukluk varmış gibi düşünebiliriz. Ancak hastanın anemnez ve muayenesinde görüldüğü gibi bu hastada daha uzun süreli etki eden ve anksiyetenin dışına çıkan birkaç durum da söz konusu. Örneğin hastanın iştahının artmış olması, buna rağmen kilo kaybetmesi ve ekzoftalmi bize anksiyetenin yanında tiroit hastalıklarını da düşündürmeli. Üstelik aynı şekilde anksiyetik hal, ellerde tremor, hızlı konuşma, dikkat dağınıklığı ise hem anksiyete hem de tiroit hastalarında karşımıza çıkar. Bu yüzden bu hastada öncelikli olarak tiroit fonksiyon testlerine (TSH, T3, T4) bakılması uygundur. Bu hastada gerekli tetkikler yapılıp muayenesi yapıldığında hastada Graves hastalığı olduğu ve tedavisi uygulandığında hastanın anksiyetik hali ve şikayetlerinin gerilediği görülmüştür. Kaynakça:
  1. James G. Adams, Erik D. Barton, Jamie Collings, Peter M. C. DeBelieux, Michael A. Gisondi, Emergency Medicine Clinical Essentials, Second Edition, 2019 Basım, Chapter 197, Page 1644-1647
  2. Ron M. Walls, Robert S. Hockberger, Marianne Gauche-Hill, Rosen Acil Tıp Kavramlar ve Klinik Uygulama, Chapter 110, Sayfa 1445-1451
  3. Judith E. Tintinalli, Acil Tıp Kapsamlı Bir Çalışma Kılavuzu, Nobel Tıp Kitabevleri, Dokuzuncu Baskı, Chapter 292, Sayfa 1826-1829
  4. Şişli Etfal Hastanesi Tıp Bülteni, Cilt: 45, Say›: 2, 2011 / The Medical Bulletin of Şişli Etfal Hospital, Volume: 45, Number 2, 2011
  5. Türkiye Psikiyatri Derneği, Panik Bozukluğu Hasta ve Yakınları İçin Rehber, Türkiye Psikiyatri Derneği Anksiyete Bozuklukları Bilimsel Çalışma Birimi
  6. Weiss A, Barrett M, Heslin K, Stocks C. hcupsb. Published online December 1, 2016. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK409512/
  7. Toy-Klamen, Olgu Dosyaları Psikiyatri, Nobel Tıp Kitabevleri, 2007, Sayfa 317-322
  Hakkımda:                     Ben Doktor Ayberk Öztürk, Sakarya’da, 05.02.1999 doğdum. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Mezunuyum. Tıpın psikiyatri alanı ile yakından ilgiliyim ve ileride de bu alanda araştırmalar yapıp tanınmış bir psikiyatri uzmanı olmak en büyük hayallerimden birisi. Tıpın yanında ise elektro gitar ve keman çalmayı öğreniyorum. Latin dansları ile uğraşmayı severim ve boş zamanlarımda bilgisayar ve konsol oyunları oynamaktan çok zevk alırım. Sevdiğim insanlarla yeni yerler gezmeyi yeni şeyler denemeyi de bir o kadar severim. Son olarak da umarım düzenlediğim bilgiler size yardımcı olmuştur. Herkese iyi çalışmalar.