ATEŞ, HİPERTERMİ VE HİPERPREKSİ

Ateş, hipertermi ve hiperpireksi eşanlamlı terimler değildir.

  • ATEŞ

Ateş, bir birey için çekirdek vücut sıcaklığındaki günlük aralığın üzerinde bir yükselmedir. Normal vücut ısısı kişiye, günün saatine ve ölçüm yöntemine göre değiştiğinden, ateş için evrensel bir eşik yoktur. Normal vücut sıcaklığındaki günlük değişimleri belgeleyen çalışmalara dayanarak, sabah ağız içi sıcaklığı >37.2°C veya öğleden sonra >37.7°C ateş olarak kabul edilebilir. Ancak uygulamada, >37.8°C veya >38°C genel bir sıcaklık eşiği sıklıkla kullanılır. Yaşlı erişkinlerde başlangıç sıcaklığının genç erişkinlerden daha düşük olduğu ve yaşlı erişkinlerde ateş geliştirme yeteneğinin bozulduğu iyi bilinmektedir  Bu nedenle, bu eşiklerden daha düşük sıcaklıklar, yaşlı erişkin hastalarda hala ateşi (ve potansiyel olarak şiddetli enfeksiyonu) yansıtabilir.

  • HİPERTERMİ

Vücut ısısı yükselmiş hastaların büyük çoğunluğunda ateş olmasına rağmen, yüksek sıcaklığın hipertermiyi temsil ettiği birkaç durum vardır. Bunlara sıcak çarpması sendromları, bazı metabolik hastalıklar ve termoregülasyona müdahale eden farmakolojik ajanların etkileri dahildir. Ateşin aksine, hipertermi sırasında termoregülatuar merkezin ayarı normotermik seviyelerde değişmeden kalırken, vücut ısısı kontrolsüz bir şekilde artar ve ısı kaybetme yeteneğini geçersiz kılar. Dış kaynaklı ısıya maruz kalma ve içsel ısı üretimi, hiperterminin tehlikeli derecede yüksek iç sıcaklıklara yol açabileceği iki mekanizmadır. Ateş ve hipertermi arasındaki ayrımı yapmak önemlidir. Hipertermi hızla ölümcül olabilir ve tedavisi ateşten farklıdır. Vücut ısısının fizyolojik ve davranışsal kontrolüne rağmen aşırı ısı üretimi kolaylıkla gerçekleşebilir. Örnek olarak, aşırı yalıtkan giysiler, yüksek çekirdek sıcaklığına neden olabilir. Hipertermi en sık olarak sıcak ortamlarda çalışan veya egzersiz yapan ve periferik mekanizmaların kaybedebileceğinden daha hızlı ısı üreten kişilerde görülür.Hipohidrasyon, hiperterminin önemli bir nedenidir.Hipertiroidizm gibi bazı metabolik hastalıklar, çekirdek sıcaklığında hafif yükselmelere neden olabilir. Hipertermi tanısı genellikle önceden ısıya maruz kalma öyküsü veya normal termoregülasyona müdahale eden bazı ilaçların kullanımı nedeniyle konur. Ateşe bağlı yüksek vücut sıcaklığını hipertermiden ayırt etmenin hızlı bir yolu yoktur. Hiperterminin başlangıcından önceki ani olaylar, genellikle nedeninin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Ancak fizik muayene, bazı hipertermi formlarında klinisyene yardımcı olabilir; örneğin sıcak çarpması sendromlarında ve terlemeyi engelleyen ilaçlar alan hastalarda cilt sıcak ama kurudur.

  • HİPERPİREKSİ

Hiperpireksi, şiddetli enfeksiyonları olan hastalarda görülebilen, ancak en yaygın olarak merkezi sinir sistemi kanaması olan hastalarda görülen olağanüstü yüksek ateş (>41,5°C) için kullanılan terimdir. Ateş düşürücüler hiperpireksik ateşte vücut ısısını düşürse de, periferik ısı kayıplarını hızlandırmak için soğutma battaniyeleri ve soğuk su süngeri önerilir. Bununla birlikte, ciltteki soğuk reseptörler reaktif vazokonstriksiyonu tetiklediği ve böylece ısı kaybı mekanizmalarını azalttığı için, antipiretiklerin yokluğunda soğutma battaniyeleri ile periferik soğutma ters etki yapabilir.


NEDENİ BİLİNMEYEN YÜKSEK ATEŞ TANIMI NEDİR?

Klinisyenler, başlangıçta belirgin bir etiyolojisi olmayan (bazen lokalize belirtileri olmayan ateş olarak da adlandırılır) ateşli bir hastalığa genellikle nedeni bilinmeyen ateş (FUO) adını verirler. Bu kullanım doğru değildir.

Ateşli hastalıkların çoğu ya tanı konmadan önce düzelir ya da tanıya götüren ayırt edici özellikler geliştirir.

FUO, yoğun değerlendirme ve tanı testlerine rağmen yerleşik bir etiyolojisi olmayan uzun süreli ateşli hastalığı ifade eder.

Petersdorf ve Beeson tarafından 1961'de 100 vakanın prospektif analizinden elde edilen FUO tanımı uzun süredir klinik standart olmuştur.

Bu tanımlama :

  • Birçok kez ateşin > 38.3°C olması
  • Ateşin en az 3 hafta sürmesi
  • Hastanede 1 hafta boyunca araştırıldıktan sonra tanı koyulamamış olmasıdır.


NEDENİ BİLİNMEYEN YÜKSEK ATEŞ SEBEPLERİ NELERDİR?

  • Yaygın sebepler 
    • Enfeksiyonlar
    • Tüberküloz
    • Apse
    • Osteomyelit 
    • Bakteriyel endokardit
    • Bağ dokusu hastalıkları
    • Yetişkin başlangıçlı Still hastalığı
    • Dev hücreli arterit
    • Malignite 
    • İlaçlar
    • Diğer

    • Daha az nedenler 
      • Yapay Ateş(Altta yatan psikiyatrik durum)
      • Düzensiz ısı homeostazı 
      • Diş apsesi 
      • Eş zamanlı enfeksiyonlar 
      • Diğer enfeksiyonlar(pulmoner bileşeni olan bir dizi belirsiz enfeksiyon) 
      • Alkolik hepatit 
      • Diğer(venöz tromboz,hematom,hyperthyroidism,feo)


      YÜKSEK ATEŞİ OLAN İMMÜN SİSTEMİ BASKILANMIŞ HASTADATANISAL YAKLAŞIM NASIL OLMALIDIR?

      Bağışıklığı baskılanmış konaklarda enfeksiyonun tanınması genellikle gecikir çünkü sessiz inflamatuar yanıt nedeniyle olağan enfeksiyon belirtileri kaybolur. Birçok enfeksiyon, yalnızca ateş, klinik semptomlar, açıklanamayan hipotansiyon veya immün baskılanma veya nötropeni tersine çevrildikten sonra radyolojik anormallikler geliştiğinde tanınır. Bu yüzden enfeksiyonlar bağışıklığı baskılanmış hastalarda en önemli morbidite nedenidir. Olası invaziv enfeksiyon belirtileri olan bağışıklığı baskılanmış hastaların çoğu, değerlendirme için hastaneye yatırılmalıdır.Toplumda (örneğin, solunum yolu virüsleri, tüberküloz) ve bireyde (örneğin, seyahat geçmişi, cinsel geçmiş, önceki enfeksiyonlar, mesleki maruziyetler) enfeksiyon epidemiyolojisinin bilinmesi yararlı ipuçları sağlar. ilk değerlendirme en azından şunları içermelidir:

      • Oksijen satürasyonu dahil yaşamsal belirtilerin hızlı değerlendirilmesi
      • Tam kan sayımı
      • Elektrolitler, kan üre azotu ve kreatinin
      • Kan kültürleri (en az iki set, en az bir periferik set ve herhangi bir kalıcı kateterden bir set)
      • TİT ve idrar kültürü
      • Gram boyama, mantar yaymaları ve kültürler için balgam
      • Akciğerlerin görüntülenmesi (göğüs radyografisi veya mümkünse göğüs bilgisayarlı tomografi taraması) ve herhangi bir semptomatik bölgenin (örn. karın) görüntülenmesi
      • Deri muayenesi, metastatik enfeksiyon kanıtı aramak
      • CMV kantitatif moleküler testi genellikle değerlidir; kişiye uygun diğer viral polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) testleri (adenovirüs, parvovirüs B19, şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2)

      Mikrobiyolojik numuneler alındıktan sonra ampirik antimikrobiyal tedavi başlatılır ve tedaviye rehberlik edecek spesifik mikrobiyolojik veriler elde edilene kadar devam edilir. Bireysel hasta özelliklerine dikkat edilerek, sınırlı bir ayırıcı tanı kurulabilir ve en olası patojenleri tedavi etmek ve toksisiteyi ve maliyeti en aza indirmek için uyarlanmış ampirik antibiyotik tedavisi yapılabilir. Ampirik tedavide profilaksi için kullanılan antimikrobiyal ajanlardan direnç gelişebileceğinden kaçınılmalıdır.

      YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNDE YATAN HASTANIN ATEŞİ YÜKSELDİĞİNDE İLK YAPILACAK LABARATUAR/ TETKİK/ GÖRÜNTÜLEME ARAŞTIRMALARI NELERDİR?

      Çoğu hastada aşağıdaki başlangıç testleri yapılır. Bu tür testlerin pahalı olmadığı, uygulanması kolay olduğu ve yoğun bakım hastalarında yaygın ve daha ciddi ateş etiyolojilerini hedef aldığı kabul edilir. Bunlar;

      • Kan kültürü

       Antimikrobiyallere başlamadan önce iki farklı bölgeden (aerobik ve anaerobik şişeler) kan kültürleri alınmalıdır. Santral intravasküler kateterler mevcut olduğunda kateterden de kan kültürleri alınmalıdır.

      • Solunum yolu örneklemesi  

      Endotrakeal aspirat/balgam Gram boyama ve kültür, örneklemenin uygulanabilir olması koşuluyla ateşli hastalar için endikedir.

      • İdrar tahlili ve idrar kültürü  

      İdrar tahlili ve idrar kültürü, yoğun bakım ünitesindeki ateşli hastalar, özellikle kateterize olanlar, böbrek patolojisi olanlar (örn., tıkayan taşlar, travma) veya bağışıklığı baskılanmış hastalar için endikedir.

      • Göğüs görüntüleme  

      Göğüs radyografisi yeni veya ilerleyici bir pulmoner infiltrat saptayabilir, pnömoniyi trakeobronşitten ayırt edebilir.

      • Şüpheli enfeksiyon bölgelerinden alınan mikrobiyolojik kültürler 

      YBÜ'deki birçok hastada yaralar, kateterler, dışkı (örn., C. difficile için ) veya sinüsler dahil olmak üzere çeşitli potansiyel enfeksiyon bölgeleri vardır. Belirtildiğinde, kültür için bu tür potansiyel bölgelerden numune toplamak gerekebilir.

      • Laboratuvar çalışmaları  

      Rutin tam kan sayımı ve laktat ölçümlerini içeren testler alınmalıdır. Örneğin, bir lökositoz, sola kayma ve laktat yüksekliği sepsis, hiponatremi, hiperkalemi ve hipoglisemi adrenal yetmezliği gösterebilir ve yüksek üre ve kreatinin böbrek yolu enfeksiyonu veya obstrüksiyonuna işaret edebilir.

      • Karın görüntüleme

      Karın içi işlem semptom veya bulguları (gerginlik, hassasiyet, barsak seslerinin olmaması) olan hastalarda karın görüntüleme endikedir.  


      Periferik Sıcaklık İzleme Yöntemleri

      •  timpanik membran,
      • temporal arter,
      • aksiller,
      • oral termometri

       Merkezi yöntemler

      • pulmoner arter kateteri
      • mesane,
      • özofagus,
      • rektal termometri

      Periferik yöntemler merkezi yöntemler kadar doğru değildir , ancak merkezi yöntemler çevresel yöntemlerden daha az pratiktir.

      Rektal sıcaklıklar genellikle oral okumalardan 0,6°C daha yüksektir.

      Ağızdan okumalar, muhtemelen solunum yolu enfeksiyonu olan ve hızlı nefes alan hastalarda ağızdan nefes alma nedeniyle daha düşüktür.

      Timpanik membran sıcaklık okumaları çekirdek sıcaklığa yakındır.   

       

      ATEŞ TEDAVİSİNDE ÖNEMLİ NOKTALAR

      Ateş düşürücülerle ateşi düşürmek ayrıca baş ağrısı , miyalji ve artaljinin sistemik semptomlarını da azaltır . Aspirin ve NSAİDler mükemmel oran ajanlar ama trombositler ve GİS üzerinde istenmeyen yan etkilere sebep olurlar. Bu nedenle temel olarak asetominofen tercih edilir.

      Aspirin+ asetominofen kombinasyonu , tek başına olduğundan daha etkili olabilir .

      Hiperpirekside soğutma battaniyelerinin kullanılması sıcaklığın düşmesini kolaylaştırır ancak ateş düşürücüler olmadan kullanılmamalıdır. Hedefimiz önce hipotalamusun yükselen ayar noktasını azaltmak ve ısı kaybını kolaylaştırmak.

      Oral antipiretik veremiyorsak , NSAİDlerin parenteral formları ya da bazı antipiretiklerin rektal fitilleri kullanılabilir.



      HİPERTERMİ TEDAVİSİ

      Öncelikle vücut sıcaklığının fiziksel yollarla hızlı bir şekilde düşürülmesini hedefler.

      Tedavi etiyojiye bağlı olarak değişir bu yüzden altta yatan nedeni belirlemek çok önemlidir .

      Ateş düşürücüler , hipertermi nedeniyle vücut ısısını düşürmede işe yaramaz .

      Vücut sıcaklığındaki hızlı düşüş , soğuk değil ılık (20°C) banyo yaparak , tercihen nemli süngerler kullanılarak gerçekleştirilebilir .

      Buharlaşma yoluyla vücut ısısı kaybı oluşabilmesi için suya daldırılmadan kaçınılmalıdır .

      Soğutma battaniyeleri , cilt yüzeyinden ısı kaybını önleyen aşırı vazokonstruksiyon nedeniyle potansiyel tehlike arz eder. 🌡Dehidratasyon için İV sıvılar kullanılmalıdır ancak verilen sıvı soğuksa kalbe yakın merkezi bir hattan kaçınılmalıdır . 🌡Altta yatan nedene bağlı olarak hipertermi yönetimi ayrı ayrı yapılır .

      SICAK ÇARPMASINA BAĞLI OLUŞAN HİPERTERMİDE

      Altta yatan mekanizma hipotalamus ayar noktasında bir degisiklik içermediğinden farmakolojik tedavi gerekli değildir . Aspirin veya asetominofen gibi ilaçların ; KC hasarı veya DİK gibi komplikasyonları alevlendirebileceginden sıcak çarpması yönetiminde rolleri yoktur.



      MALİGN HİPERTERMİDE

      Dantrolen vermek çok önemlidir . Vücut sıcaklığı 39 °C nin üzerinde olan hastalar için soğutma uygulanır ve 38 °Cye düştüğünde soğutma bırakılır .

       

      İLAÇ ATEŞİNE SEBEP OLABİLECEK FARMAKOLOJİK AJANLAR NELERDİR?

      • Antikonvülsanlar
      • Antibiyotikler (minosiklin, beta-laktamlar, sülfonamidler, nitrofurantoin)
      • Allopurinol
      • Kemoterapi ve immünoterapi dahil kanser tedavisi
      • Tiroid hormonu
      • Antikolinerjik etkisi olan ajanlar
      • Sempatomimetik ajanlar (amfetaminler, kokain)
      • Nöroleptikler (klozapin dahil)
      • Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI'lar)

       

      BEBEKLERDE VE ÇOCUKLARDA ANTİPİRETİK REJİMLER NELERDİR?


      Asetaminofen

      Ateş düşürücü bir ajanla tedavi edilen ateşi olan çocukların çoğu için , terapötik dozlarda uzun süreli güvenlilik geçmişi nedeniyle oral asetaminofen öneriyoruz .

      Üç aylıktan küçük bebekler için bir sağlık uzmanına danışılmadan genellikle önerilmez çünkü ateş, bu tür bebeklerde ciddi enfeksiyonun tek belirtisi olabilir.

      Asetaminofen dozu, doz başına 10 ila 15 mg/kg'dır (maksimum doz 1 g), oral olarak her dört ila altı saatte bir (24 saatlik bir süre içinde beş dozdan fazla olmamak üzere), maksimum günlük doz başına 75 mg/kg'dır. günde 4 g a kadar .

      Rutin klinik bakım için asetaminofen "yükleme dozu" (örneğin 30 mg/kg başlangıç dozu) önermiyoruz çünkü doz karışıklığı riskini artırabilir .

      Asetaminofen ile tedavi edilen ateşli çocukların yaklaşık yüzde 80'inin sıcaklığında 1 ila 2°C (1,8 ila 3,6°F) arasında bir düşüş vardır . Asetaminofen 30 ila 60 dakika içinde etkisini göstermeye başlar ve en yüksek etkisini üç ila dört saat içinde gösterir. Eylem süresi dört ila altı saattir.

      Uygun dozlarda uygulandığında, asetaminofen dikkate değer ölçüde yan etki göstermez . Ağustos 2013'te ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Stevens-Johnson sendromu, toksik epidermal nekroliz ve akut jeneralize ekzantematöz püstüloz dahil olmak üzere ciddi ve potansiyel olarak ölümcül asetaminofen ile ilişkili cilt reaksiyonları hakkında bir güvenlik bildirimi yayınladı. asetaminofen veya kullanım sırasında herhangi bir zamanda . Bu reaksiyonlar nadirdir.

      Asetaminofen ve astım arasında bir ilişki tanımlanmış, ancak nedensellik gösterilmemiştir.

      Aşırı dozda asetaminofen öldürücü olabilir. Asetaminofen, asetaminofen içeren öksürük ve soğuk algınlığı ilaçları kombinasyonu ile eşzamanlı olarak, gözetim altında alınmadan ve uygulama talimatları belirsiz olarak uygulanırsa doz aşımı meydana gelebilir.

      İbuprofen

      İbuprofen Ateş düşürücü ve antienflamatuar aktivitenin istendiği (örn. jüvenil artritli çocuklarda) ve iyi hidrate olan ≥6 aylık çocuklar için , ilk ateş düşürücü ajan olarak oral ibuprofeni öneriyoruz .

      İbuprofenin dozu, her altı saatte bir oral olarak doz başına 10 mg/kg'dır (maksimum doz 600 mg), maksimum günlük doz 40 mg/kg'dan 2,4 g/gün'e kadardır .

      İbuprofen <60 dakika içinde çalışmaya başlar ve en yüksek etkisine (1 ila 2°C [1,8 ila 3,6°F] arasındaki sıcaklık düşüşü) üç ila dört saat içinde ulaşır. Etki süresi altı ila sekiz saattir.

      İbuprofen genellikle 3 aylıktan küçük bebekler için bir sağlık uzmanına danışmadan önerilmez çünkü ateş bu tür bebeklerde ciddi enfeksiyonun tek belirtisi olabilir.

      Üç ila altı aylık bebeklerde ibuprofen için öneriler coğrafi olarak değişir . Amerika Birleşik Devletleri'nde, ibuprofen süspansiyonu, ≥6 aylık bebeklerde ateş düşürücü olarak onaylanmıştır.

      Diğer ülkelerde, ≥5 kg ağırlığındaki ≥3 aylık bebekler için onaylanabilir. 6 aylıktan küçük bebekler, daha büyük bebeklere ve çocuklara kıyasla böbrek fonksiyonlarının sınırlı olması nedeniyle potansiyel olarak böbrek toksisitesi açısından yüksek risk altındadır.

      İburofen yan etkileri gastrit ve gastrointestinal kanamayı içerebilir . Uygun dozlarda uygulandığında ve yemekle birlikte alındığında ibuprofen genellikle güvenlidir . Bununla birlikte, uygun ibuprofen dozlarını takiben akut böbrek hasarı bildirilmiştir . Anekdot raporları, suçiçeği olan çocuklarda grup A streptokoklara bağlı nekrotizan fasiit gelişimi veya daha hızlı ilerlemesi ile nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar arasında bağlantı kurmuştur . Ancak, beş prospektif çalışmayı içeren bir literatür incelemesi bir korelasyon göstermedi.

      Kombine veya alternatif tedavi


      Çocuklarda ateşi tedavi etmek için asetaminofen ve ibuprofen ile kombine veya alternatif tedavi önermiyoruz .

      Asetaminofen ve ibuprofeni birleştirmek veya değiştirmek, ateşi düşürmede her iki ajanın tek başına uygulanmasından daha etkili olsa da, bu azalmanın klinik olarak anlamlı olup olmadığı açık değildir.  

       

      ANTİPİRETİK AJANLARIN ÇALIŞMA MEKANİZMASI

      Prostaglandin E2'nin (PGE2) sentezi, yapısal olarak eksprese edilen enzim siklooksijenazına bağlıdır. Siklooksijenaz için substrat, hücre zarından salınan araşidonik asittir ve bu salınım, PGE2 sentezinde hız sınırlayıcı adımdır. Siklooksijenaz inhibitörleri (COX-1 veya COX-2) güçlü ateş düşürücülerdir. Çeşitli ilaçların ateş düşürücü gücü ile beyin siklooksijenazını inhibe etme yetenekleri arasında doğrudan bir ilişki vardır.

      • Asetaminofen , periferik dokuda zayıf bir siklooksijenaz inhibitörüdür ve kayda değer bir antiinflamatuar aktivite göstermez; ancak asetaminofen beyinde p450 sitokrom sistemi tarafından oksitlenir ve oksitlenmiş formu siklooksijenaz aktivitesini inhibe eder.   İnsanlarda ateşi düşürmede oral aspirin ve asetaminofen arasında fark yoktur.
      • Naproksen veya ibuprofen gibi nonsteroid antiinflamatuar ajanlar (NSAID'ler) de mükemmel ateş düşürücülerdir ve bu amaçla kullanılabilirler.  Aspirin veya NSAID'lerin artritte kronik kullanımının normal çekirdek vücut sıcaklığını düşürmediği gözlemlerine dayalı olarak normal termoregülasyonda PGE2'nin rolü yok gibi görünmektedir.   
      • Kortikosteroidler ayrıca iki düzeyde etki gösteren etkili ateş düşürücülerdir: Siklooksijenaz inhibitörlerine benzer şekilde, kortikosteroidler, zardan araşidonik asidi serbest bırakmak için gerekli olan fosfolipaz A2'nin aktivitesini inhibe ederek PGE2 sentezini azaltır. Kortikosteroidler, pirojenik sitokinler için mRNA'nın transkripsiyonunu bloke eder.  
      • Vazokonstriksiyona müdahale eden ilaçlar (örneğin fenotiyazinler), kas kasılmalarını bloke eden ilaçlar gibi ateş düşürücü olarak da işlev görebilir. Bununla birlikte, hipotalamik kontrolden bağımsız olarak çekirdek sıcaklığını da azaltabildikleri için bunlar gerçek ateş düşürücü değildir.

      40ºC'DEN YÜKSEK HİPERTERMİ NEDENLERİ?

      Yüksek ortam sıcaklığı veya egzersiz sonrası

      • sıcak çarpması

       Anestezik ajanlardan sonra 

      • malign hipertermi (kas sertliği (özellikle masseter sertliği),
      • sinüs taşikardisi,
      • hiperkarbi ve benekli cilt siyanozu


       Antipsikotik ilaçlarla tedavi edilen hastalarda ;

      • Nöroleptik malign sendrom ("kurşun boru" kas sertliği, değişmiş zihinsel durum, koreoatetoz, tremor, değişken nabız, disritmiler gibi otonomik disfonksiyon)                

       

       ODAĞI BELİRLENEMEYEN ATEŞ NEDİR?

      2 ila 3 günden fazla ateşi olan, lokalize semptom ve bulguları olmayan hastaların üçte birinden fazlasında bakteriyel enfeksiyon olması muhtemeldir; bunların yarısı solunum veya idrar yollarında olacaktır.

      50 yaşın üzerindeki bir kişide açıklanamayan ateş, aksi ispat edilene kadar bakteriyel enfeksiyona bağlı olarak değerlendirilmelidir.

      Alkolik bir hastada, intravenöz ilaç kullanan bir hastada veya insüline bağımlı bir diyabetik hastada farklılaşmamış ateş genellikle hastaneye başvuru için bir endikasyondur.

      Sıtmanın endemik olduğu bir bölgeden dönen bir yolcunun herhangi bir ateşinin, aksi ispat edilene kadar sıtmaya bağlı olduğu kabul edilmelidir. Açık ateş olmasa bile şiddetli kas ağrısı meningokoksemi, stafilokok veya streptokokal bakteriyeminin erken bir belirtisi olabilir.

      Ateşli bir hastada açıklanamayan döküntü, aksi kanıtlanıncaya kadar meningokoksemi olarak kabul edilmelidir. Farklılaşmamış ateşi olan her hastada meningokoksemi tanısı dikkate alınmalıdır.

      Toksik görünmedikleri ve semptomları spesifik olmadığı için sepsisi başlangıçta fark edilmeyen az sayıda ateşli hasta her zaman olacaktır. Bu tür tüm hastaların herhangi bir klinik kötüleşme yaşamaları durumunda incelemeye başvurmalarının teşvik edilmesi önemlidir. Ateşin Sepsis 3 tanımından veya Sıralı Organ Yetmezliği Değerlendirmesi (SOFA) puanlama sisteminden çıkarılması, farklılaşmamış ateşi olan bir hasta değerlendirilirken klinisyenin sepsis veya septik şoku düşünmesine engel olmamalıdır.