Kostikler genel olarak alkali (pH >7) veya asit (pH <7) olarak sınıflandırılırlar.
Kostik maruziyetleri 3 farklı grupta değerlendirme eğilimi vardır: (1) kasıtlı, intihar amaçlı genç ve erişkin alımları; (2) kazara maruz kalmalar (bunların çoğu okul öncesi yaş gruptaki meraklı çocuklardır); ve (3) diğer kazara maruziyetler, sıklıkla mesleki maruziyetler. Yanlışlıkla veya kazara alımlar bildirilen olguların çoğunluğunu oluşturur. Oranı daha az olmakla beraber, kasıtlı alımlar ciddi etkilenmelerin çoğunluğunu oluşturur.
Patofizyoloji : Kostik maddenin oluşturduğu doku hasarının derecesi birçok faktör tarafından belirlenmektedir: pH, konsantrasyon, temas süresi, miktar, titre edilebilir asit veya alkali rezervi olarak sıralanabilir. pH’sı 3 un altında olanlar asitler ile pH’sı 11’in üzerinde olan alkaliler belirgin hasar oluşturma eğilimindedirler. Katı veya granül kostiklerin içilmeleri sonrasında sıklıkla nazofarinks ve proksimal özefagusta hasar meydana gelirken, buna karşın sıvı alkali kostik maddelerin alımı daha çok mide ve özefagusta ciddi yaralanmalara neden olmaktadır.
Alkali Yanıklar : Alkali yaralanmalar likefaksiyon nekrozu olarak adlandırılan derin doku hasarına neden olmaktadırlar. Şiddetli kasti alkali alımlarda çevre dokuları etkileyerek göz, özefagus, mide perforasyonu ile abdominal ve mediastinal yapıların nekrozunu içeren çoklu sistem organ hasarları görülebilmektedir. Kasıtlı alımlar sonrası pankreas, safra kesesi, ince barsak ve mediastende ciddi yaralanmalar rapor edilmiştir.
Asit Yanıkları : Güçlü asitlerle yaralanma koagülasyon nekrozuna neden olmaktadır. Çözünmüş hidrojen iyonları ve ilgili anyonlar dokulara nüfuz eder ki bu da hücre ölümü ve eskar oluşumuna yol açmaktadır. Bu sürecin, devam eden hidrojen iyonu girişini sınırladığı ve derin yaralanmayı önlediğine inanılmaktadır. İçilen asit mideye yerleşir, mide nekrozu, perforasyon, ve kanamaya neden olabilmektedir. Asitlerin özefagus ile daha az temas ettiği, midede daha yoğun doku hasarına neden olduğu düşünülebilmekle birlikte, içilmelerini takiben yapılan endoskopiler özefagus ve mide yaralanmalarının benzer sıklıkta olduğunu göstermektedir. Göreceli olarak daha az doku yıkımı yapmalarına rağmen, güçlü asit alınılan yüksek derecede mide yaralanmaları (pilorospazm ve göllenmeye bağlı) ile sonuçlanmaktadırlar. Kuvvetli alkali alımları ile kıyaslandıklarında, daha yüksek mortalite oranlarına sahiptirler.
Fizik Muayene : Kostik alım sonrası başvuran hastalar, klinik belirti ve bulguların tüm çeşitliliğine sahip olabilirler.asemptomatik olabilecekleri gibi ağrılı yutma, seste bozulma, ağız ve yüz/damlama yanıkları, solunum sıkıntısı, karın ağrısı, salya akması, öksürük, nefes darlığı ve kusma görülebilir.Seste bozulma (disfoni), hırıltı (stridor) ve solunum güçlüğü larinks hasarını, buna karşın yutma güçlüğü (disfaji), ağrılı yutma (odinofaji), epigastrik ağrı ve kusma ise Gİ yolun hasarını gösterebilmektedir. Solunum yollarına direkt hasar, kostiklerin aspirasyonu, kusma veya özellikle asit buharının inhalasyonu ile görülebilmektedir. Ağrı tek başına hasarın ciddiyetini öngörmede yetersizdir; başvuru sırasında ve klinik seyrin erken döneminde ağrı bulunmayabilir. Hastalar hemodinamik instabilite açısından değerlendirilmelidir. Bu hastalardaki şokun nedeni GİS kanama, GİS perforasyon komplikasyonu, sıvı kaybı ve eşlik eden diğer alımlar olabilmektedir. Hastalar içi boş organ perforasyonlarına bağlı peritoneal belirtiler açısından muayene edilmelidir. Göğüste rahatsızlık hissi olan hastalarda mediastinit düşünülmelidir. Tüm göğüs duvarı ve boynun palpasyonu, cilt altı amfizem belirtisi açısından gereklidir. Sıçrama ve damlama şeklinde dikkati başka yöne çeken yanıklarda kolayca atlanabilen göz ve cildin muayenesi unutulmamalıdır.
Yardımcı Labortatuvar Testleri : Kasıtlı bir alımı veya kuvvetli asit veya alkali alimim takiben, laboratuvar çalışması olarak venöz veya arteryel kan gazı, elektrolitler, karaciğer profili, tam kan sayımı, koagülasyon profili, laktat, ve kan grubu ve tarama/ayırtma istenmelidir. Kostik alımlar doğrudan doku hasarına veya şoka bağlı olarak laktat üretimi sonucu anyon açıklı asidoza neden olabilmektedirler. Kuvvetli asit alımı doğrudan asit-baz bozukluğuna neden olabilir. Asit alımları hem ciddi anyon açığı olan (örn., sülfirik asit) hem de olmayan (örn., hidroklorik asit) asidozla ilişkili olabilmektedirler. Hidroflorik asit alımlarmdan sonra serum kalsiyum ve magnezyum düzeylerine bakılmalıdır. İntihar olgularında, olası ek ilaç aliminin araştırılması için asetaminofen ve salisilat seviyeleri çalışılmalıdır. EKG, kasıtlı alımlardaki ek ilaçlar ve hidroflorik asit maruziyetine bağlı hipokalsemiden kaynaklanan QT-intervali uzamasını görmek için çekilmelidir.
Görüntüleme : Hemodinamik olarak stabil olan olgularda, peritoneal ve mediastinal havayı tespit için dik pozisyonda akciğer grafısi çekilmelidir. Eğer hasta bu grafiyi tolere edemiyor veya uyum gösteremiyorsa, sol yan veya yarı dik pozisyonda seyyar akciğer grafısi alınmalıdır. BT faydalı olabilir çünkü akciğer ve batının kontrast madde verilmeden çekilen BT taraması küçük miktarlardaki mediastinal ve peritoneal havayı görüntüleyebilir. Perfore içi boş organ şüphesi ve kasıtlı kuvvetli kostik alımlardan sonra BT tarama düşünülmelidir.
Tedavi yaklaşımı : Öncelik havayolunun açıklığını sağlamaktır. Solunum sıkıntısı olan hastalarda acil havayolu girişimi gerektiren belirgin oral, faringeal ve/ veya laringotrakeal yaralanmalar olabilmektedir. Havayolu yaralanmalarını şiddetlendirme olasılığı nedeni ile kör nazotrakeal entübasyon kontrendikedir. Doğrudan görerek uyanık oral entübasyon kalıcı havayolu için ilk seçenektir, fakat oral entübasyon yapılamıyorsa cerrahi krikotrotomi gerekebilir.Kostik yaralanmaya bağlı orofarengeal ödemde deksametazonun rolünü direkt değerlendiren çalışmalar olmamasına rağmen, bazı toksikologlar 10 miligram İV (çocuklarda 0.6 miligram/kg) tek doz deksametazonun bu gibi olgularda kullanılabileceğini önermektedirler. Krikotrotomi veya trakeostomi acil özefajektomiyi komplike edebilmesine rağmen, acil olgularda esirgenmemelidir. İlk ve sonraki değerlendirme sürecinde kostik maruziyete bağlı olabilecek ikincil yaralanmaları önlemek için tedbirler almalıdırlar. Standart dekontaminasyon kapsamda kirli ve bulaşmış giysilerin uzaklaştırılması ve gerektiğinde havlu ve sabunlarla yeterince yıkama çoğu olguda yeterlidir. Aktif kömür ile mide dekontaminasyonu, kostik alımlarda göreceli olarak kontrendikedir. Nazogastrik tüpler endoskopik girişim netleşinceye kadar takılmamalıdır. rutin nötralizasyon veya dilüsyon uygulaması tavsiye edilmemektedir. Geniş lümenli ÎV yol açılmalı ve kristaloidler ile sıvı resusitasyonuna başlanmalıdır. Santral venöz yol resusitasyonun izlemi veya sistemik hidroflorik asit zehirlenmesinde yoğun miktarda paranteral kalsiyum verilebilmesi için gerekli olabilir.
Göz Maruziyetinin Tedavisi: Göz yaralanmaları hemen bol su ile yıkanmayı gerektirir. Mümkün ise, yıkamaya hastane öncesinde başlanmalıdır. Yıkama süresi için özel bir bilgi bulunmamaktadır. Tipik olarak, yeniden değerlendirmeyi takiben yaklaşık 15 dakika yıkama yapılmalıdır. anahtar prensip sıvı seçimi olmayıp, derhal ve acilen yeterince yıkama yapılmasıdır. Yıkama sonrası beklenen pH 7.5 ile 8.0 arasında olmalıdır ve bu pH aralığına ulaşılıncaya kadar yıkamaya devam edilmelidir.
Cilt Maruziyetinin Tedavisi: Bu tip yaralanmaların yönetimi kalan bileşiklerin uzaklaştırılması için bol miktarda yıkama ve lokal yara debridmanım içermelidir. Kireç ve diğer kostik tozlara maruz kalınması halinde yıkamadan önce, fırçalanarak kuru bileşikler ve kontamine pıhtılar uzaklaştırılmalıdır. KAYNAK: