Miksödem koması, günümüzde artan sağlık taramaları
ve farkındalık nedeniyle nadir karşılaşılan, ancak geliştiğinde mortalitesi
uygun tedaviye rağmen %20-%50 arasında değişen mental durumda bozulma,
hipotermi ve diğer birçok semptomla karakterize şiddetli hipotiroidizm tablosu olarak
tanımlanır.
Miksödem koması gelişen hastaların demografik
özellikleri genel olarak hipotiroidzim ile benzerdir.
Sıklıkla yaşlı kadınlar etkilenir.
Uzun süre tedavi edilmemiş hipotiroidi hastalarında
çoğunlukla tetikleyici faktörlerin eklenmesiyle adaptif mekanizmaların yetersiz
kalması sonucu gelişir. Tetikleyici faktörler olarak enfeksiyon, soğuk
maruziyet, travma, ilaçlar(sedatif anestetik yada narkotik ilaçlar, lityum,
fenitoin, amiodaron gibi), cerrahi, gastrointestinal kanama, yanık sayılabilir.
Santral hipotiroidi ve pembrolizumab ilişkili de gelişebilir.
KLİNİK BULGULAR
Miksödem komasının ayırt edici özellikleri mental
durumda bozulma ve hipotermidir, ancak hipotansiyon, bradikardi, hiponatremi,
hipoglisemi ve hipoventilasyon da sıklıkla mevcuttur.
Deride ve diğer dokularda anormal albümin ve
glikozaminoglikan birikintileri (miksödem) ile birlikte gode bırakmayan ödeme
sekonder ellerde ve yüzde şişlik, kalınlaşmış bir burun, şişmiş dudaklar ve
makroglossi saptanabilir.
Tetikleyici bir enfeksiyon veya başka bir akut
hastalık olasılığı her zaman göz önünde bulundurulmalıdır;
Bununla birlikte, hastanın enfeksiyonu olan her
hastada ateş yüksekliği olmayabileceği akılda tutulmalıdır. Soğuğa maruziyet
termoregulasyonunun sağlanamaması nedeniyle vücut sıcaklığının düşmesiyle
sonuçlanır. Hipotermi varlığı vücut sıcaklığındaki düşüklük saptanmasının yanı
sıra aktif enfeksiyona ateş yanıtının oluşturulamamasıyla da kendini
gösterebilir.
Hipoterminin derinliği yüksek mortalite ile
ilişkilidir. Hastalar sıklıkla koma halinde bulunmazlar, ancak değişik
derecelerde bilinç değişikliği gösterirler. Bu genellikle letarji ve
obtundasyon ile konfüzyon şeklindedir. Alternatif olarak, miksödem çılgınlığı
olarak adlandırılan belirgin psikotik özelliklerle daha aktif bir sunum ortaya
çıkabilir. Tedavi edilmeyen hastalarda koma tablosu görülebilir. Bazen eşlik
eden hiponatremiye bağlı olarak fokal veya jeneralize nöbetler meydana
gelebilir ve status epileptikus bildirilmiştir.
hastada hipotermi mevcuttur. Hipoterminin şiddeti,
mortalite ile ilişkilidir. Respiratuvar asidoz ile hipoventilasyon, esas olarak
hipoksi ve hiperkapniye ventilatuar yanıtın azalmasıyla birlikte solunum
dürtüsünün merkezi depresyonundan kaynaklanır. Katkıda bulunan diğer faktörler
arasında solunum kaslarının zayıflığı, makroglossinin neden olduğu mekanik tıkanıklık,
plevral efüzyon ve uyku apnesi yer alır. Bazı hastalar mekanik ventilasyona ihtiyaç
duyar. Hava yolunun açıklığının sağlanması, farenksin miksödemi nedeniyle
komplike olabilir.
Hipotiroidi hastalarında kardiyak kontraktilite
azalmasıyla ejeksiyon fraksiyonunda azalma, bradikardi,
bazı hastalarda perikardiyal efüzyon gelişmesine
bağlı kalp seslerinin derinden alınması görülebilir. Artmış sistemik vasküler
rezistans nedeniyle diyastolik hipertansiyon ve nabız basıncında azalma
görülür. Kapiller geçirgenlik artmasıyla plazma volümünde azalma, asit,
perikardiyal efüzyonve pretibiyal ödem gelişebilmektedir. Aşikar konjestif kalp
yetmezliği, önceden kalp hastalığı yokluğunda oldukça nadirdir. Bu muhtemelen
hipotiroidizmde oksijenasyon ve kalp debisi için daha düşük doku talebinden
kaynaklanmaktadır. Klinik belirtileri arasında kalp seslerinde azalma,
elektrokardiyogramda (EKG) düşük voltaj ve akciğer grafisinde büyük bir kalp silueti
yer alır.
Azalmış intravasküler volüm nedeniyle glomeruler
filtrasyonda azalma, gastrointestinal ödem ve motilitede azalma nedeniyle
malnutrisyon, gastrik atoni ve paralitik ileus, soğuk, kaba, kuru cilt, derin
tendon reflekslerinin azalması diğer klinik bulgulardır.
TANI
Miksödem koma tanısı başlangıçta öykü, fizik
muayene ve diğer koma nedenlerinin dışlanmasına dayanır. Tanıdan şüphelenilen
hastalarda tiroid fonksiyon testleri tanıyı doğrular.
Hipotermi, hiponatremi ve/veya hiperkapnisi ile
beraber koma veya depresif mental durumu olan herhangi bir hastada miksödem
koması akla gelmelidir. Olası miksödem koması varlığına ilişkin önemli
ipuçları, bir tiroidektomi skarının varlığı veya radyoiyodin tedavisi veya hipotiroidizm
öyküsüdür. Aile üyelerinden alınan öyküde sıklıkla tiroid disfonksiyonunun
öncül semptomları ve ardından ilerleyici letarji, stupor ve koma tablosu
mevcuttur.
Serum T4 konsantrasyonu genellikle çok düşüktür.
Serum TSH konsantrasyonu, primer hipotiroidizmi
gösterecek şekilde yüksek olabilir veya santral
hipotiroidizmi gösterecek şekilde düşük, normal veya biraz yüksek olabilir.
Miksödem komasında TSH düzeyi geniş spektrumda olabileceğinden tanı ve
hastalığın ciddiyeti ile TSH düzeyi ilişkili değildir.
Santral hipotiroidizmi olan hastalarda ilişkili
hipopituitarizm ve sekonder adrenal yetmezlik olabilir. Ayrıca, şiddetli
hipotiroidizmde strese hipofizer ACTH yanıtı bozulabilir. Ek olarak, otoimmün
aracılı primer hipotiroidizmi olan hastalarda eşlik eden primer adrenal
yetmezlik olabilir.
İdeal olarak kortizol, kosintropin uygulamasından
önce ve sonra ölçülmelidir.
Diğer laboratuvar bulguları arasında hiponatremi,
anemi, hipoglisemi, hiperlipidemi, kreatinin yüksekliği bulunabilir. Beyin
omurilik sıvısından örnek alınmışsa (genellikle ateşi ve mental durum değişiklikleri
olan bir hastada enfeksiyonu ekarte etmek için), protein seviyelerinde orta düzeyde
artış (<100 mg/dL) görülebilir. Hastaların yaklaşık yarısında hiponatremi
mevcuttur. Şiddetli olabilir ve mental durumdaki azalmaya katkıda bulunabilir.
Hiponatremi uygunsuz antidiüretik hormon
fazlalığı veya eşlik eden adrenal yetersizlik sonucu gelişir. Tek başına
hipotiroidizmin kendisi veya daha sıklıkla otoimmün adrenal hastalık veya
hipotalamik-hipofizer bozukluğa bağlı adrenal yetmezlik sonucu hipoglisemi
görülebilir. Varsayılan mekanizma azalmış glukoneogenezdir, ancak açlık ve
enfeksiyon durumu da buna katkıda bulunabilir.
Elektrokardiyogramda bradikardi, düşük voltaj,
nonspesifik ST-T değişiklikleri, değişen derecelerde atrioventriküler blok ve
uzamış QT saptanabilir. Akciğer grafisinde büyük bir kalp silueti görülebilir.
Nöbetlerin yokluğunda elektroensefalogram (EEG) bulguları nonspesifiktir,
amplitüd yavaşlar ve azalır, nadiren trifazik dalgalar olur.
Miksödem koması tanısı konan sınırlı sayıda hastayı
temel alan bir miksödem koma tanısal skorlama sistemi önerilmiştir. Puanlama
sisteminde, presipitan bir olayın varlığı; hipoterminin derecesi; letarji,
obtundasyon, stupor veya koma; bradikardinin derecesi, elektrokardiyogram (EKG)
değişiklikleri, perikardiyal veya plevral efüzyonlar, kardiyomegali veya
hipertansiyon; anoreksi, azalmış bağırsak hareketliliği veya paralitik ileus;
ve hiponatremi, hipoglisemi, hipoksemi, hiperkapni veya düşük glomerüler
filtrasyon hızı (GFR) için puanlar verilir. Önerilen puanlama sisteminde ≥60
puan, potansiyel olarak MC için tanısaldır, oysa 45 ile 59 arasındaki puanlar, MC
riski taşıyan hastaları gösterebilir. Ancak bu skorlama sisteminin en önemli
limtasyonu az sayıda hastadan türetilmiş olmasıdır.
TEDAVİ
Miksödem koması, tedaviyle bile ölüm oranı yüksek
olabilen bir endokrin acil durumdur. Bu nedenle, miksödem komasından
şüpheleniliyorsa, laboratuvar onayı beklenmeden hemen tedaviye başlanmalıdır.
Tiroid hormon tedavisi, glukokortikoid tedavisi (birlikte var olan adrenal yetmezlik
olasılığı dışlanana kadar), destekleyici tedbirler ve birlikte var olan
sorunların uygun yönetimi tedavinin bileşenleridir.
Tiroid hormon tedavisi
Bu hastalarda optimal tiroid hormon tedavisi
tartışmalıdır, çünkü miksödem koması çok nadirdir ve farklı tedavi rejimlerinin
etkinliğini karşılaştıran klinik çalışma yoktur. Tek başına levotiroksin (T4)
tedavisi veya liotironin (T3) ve T4’ün birlikte başlanmasını öneren farklı
görüşler mevcuttur.
T3’ün biyolojik aktivitesi daha fazla olduğu ve
etki başlangıcı T4’ten daha hızlı olduğu için her iki hormonun birlikte
verilmesi mantıklı olabilir. Ayrıca, T4’ün T3’e dönüşümü hem hipotiroidizm hem
de eşzamanlı herhangi bir tiroid dışı hastalık [nonthyroidal illness) nedeniyle
bozulmuş olabilir. Diğer taraftan, T4’ten T3’e dönüşümdeki azalma, ağır
hastalık karşısında koruyucu bir adaptasyon olabilir. T3 uygulanırsa, aşırı
replasmanın önlenmesi önemlidir. Miksödem koması olan 11 hastanın incelendiği
retrospektif bir çalışmada, tedavi sırasındaki yüksek serum T3
konsantrasyonları mortalite ile korele bulunmuştur.
Gastrointestinal absorpsiyon bozulabileceğinden, T4
veya verilecek ise T3 intravenöz olarak verilmelidir.
Miksödem koması olan hastalarda tiroid hormon
tedavisinin optimal dozu belirsizdir. Hem çok yüksek (T4 >500 mcg, T3 ≥75
mcg) hem de çok düşük dozlar, ara dozlardan daha az etkili görünmektedir
Başlangıçta T4’ün 200 ila 400 mcg lik yükleme dozu
intravenöz olarak uygulanabilir, ardından kişinin günlük alması gereken
replasman dozunun (1.6 μg/kg) %75’i ile intravenöz olarak tedaviye devam
edilebilir. Daha hafif ve daha yaşlı hastalarda ve kardiyak komplikasyon
(miyokard enfarktüsü, aritmi) riski taşıyanlarda doz aralığının alt sınırı
tercih edilir. Oral tedavi, ancak hasta klinik olarak iyileştikten sonra
uygulanabilir.
Miksödem komalı hastalarda tiroksinin
triiyodotironine dönüşümünün azalabileceği ihtimali göz önünde bulundurularak
T4 ek olarak intravenöz T3 verilebilir. Tedavi sırasında yüksek serum triiyodotironinin
mortalite ile ilişkisi göz önüne alındığında, yüksek dozlardan kaçınılmalıdır.
T3 verilecek ise; başlangıç dozu 5 ila 20 mcg,
ardından sekiz saatte bir 2.5 ila 10 mcg’dir; yaşlı hastalar ve eşlik eden
kardiyovasküler hastalığı olanlar için daha düşük dozlar seçilir. Klinik
düzelme olana ve hasta stabil olana kadar T3’e devam edilir.
Hedeflenecek terapötik son noktalar, esas olarak,
etkilenen çeşitli organ sistemleriyle ilgili klinik parametreler olmalıdır
(örn: mental durum, sıcaklık, solunum fonksiyonu, kardiyovasküler durum, elektrolitler
ve tiroid durumunun biyokimyasal ölçümleri gibi).
Klinik ve biyokimyasal iyileşme tipik olarak bir
hafta içinde belirgindir. Tedavinin işe yaradığını ve çok yüksek T3
düzeylerinden kaçınıldığını doğrulamak için her bir iki günde bir serum T4 ve T3
düzeyinin ölçülmesi mantıklıdır.
TSH’nin düşme eğilimi göstermemesi veya tiroid
hormon seviyelerinin düzelmemesi, levotiroksin tedavisini artırmanın ve/veya
liotironin tedavisini eklemenin endikasyonları olarak kabul edilebilir. Diğer
taraftan yüksek serum triiyodotironin düzeyleri, güvenlik endişeleri göz önüne alındığında
tedaviyi azaltmak için bir göstergedir.
İyileşme sağlandıktan sonra (mental durum düzelir,
pulmoner ve kardiyak fonksiyon düzelir), hasta tek başına oral T4 ile tedavi
edilebilir. Başlangıç oral T4 dozu vücut ağırlığına, yaşa, eşlik eden
kardiyovasküler hastalığa ve son intravenöz doza göre belirlenmelidir. Kararlı
durumda intravenöz dozdan oral doza geçilirken oral dozun yalnızca yüzde 75 ila
80’inin gastrointestinal sistemden emildiği akılda tutulmalıdır.
Ülkemizde tiroid hormonlarının intravenöz preparatı
bulunmamaktadır. Ancak miksödem koma tedavisinde intravenöz T4’e ulaşılamadığı
durumlarda oral T4 tedavisinin de etkin bir tedavi seçeneği
olduğunu gösterir vaka serileri mevcuttur (25,26).
Bu vakalarda başlangıçta 300-500 mcg lik yükleme dozu ile T4 oral olarak
verilmiştir.
Glukokortikoid tedavisi
Miksödem koma tedavisinin bir parçası olarak
adrenal yetmezlik olasılığı ortadan kaldırılıncaya kadar, stres dozunda
glukokortikoidler verilmelidir.
Destekleyici önlemler
Bu önlemler arasında yoğun bakım ünitesinde tedavi, gerekirse mekanik ventilasyon, elektrolitler ve glukoz dahil intravenöz sıvıların makul bir şekilde uygulanması, hipoterminin düzeltilmesi ve altta yatan herhangi bir enfeksiyonun tedavisi yer alır. Plazma sodyum konsantrasyonunda daha fazla azalmayı önlemek için hiponatremik hastalarda dilüe sıvılardan kaçınılmalıdır. Hipoterminin düzeltilmesi için battaniye ile pasif ısıtma tercih edilir. Aktif yeniden ısıtma, vazodilatasyon ve hipotansiyonda kötüleşme riski taşır. Hipotansiyon genellikle tiroid hormon tedavisi ile saatler veya günler içinde düzelir. Sıvılara yanıt vermeyen şiddetli hipotansiyon, T4’ün etkisi ortaya çıkana kadar vazopresör bir ilaçla tedavi edilmelidir. Uygun kültürlerin negatif olduğu kanıtlanana kadar ampirik antibiyotik uygulaması düşünülmelidir.
Kaynakça:
TİROİD HASTALIKLARI TANI VE TEDAVİ KILAVUZU-2023 Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği ISBN: 978-605-66410-3-9 7. Baskı: Mayıs 2023